Başarı, bugüne kadar yapılan çoğu araştırmanın aksine farklı bir noktaya odaklanılmasıyla mümkün oldu. Bilim insanları, DNA’lardaki mutasyon yerine bu kez epigenetiğe odaklandı.
Fareler önce yaşlandırıldı, ardından gençleştirildi!
Ekip, memeliler üzerinde bir deneme yapmak için bir grup farenin genetiğini değiştirdi. Bu değişiklik, farelere belirli bir ilaç verildiğinde vücuttaki enzimin genomdaki 20 farklı konumda DNA’yı kesmesini sağlayacaktı.
Bu çalışmanın temeli ise 20 yıllık bir geçmişe sahip. David Sinclair, yaşlanmanın, hücrelerin görevlerini yapmaya devam etmeleri için hayati öneme sahip bilgileri ‘kaybetmesinden’ kaynaklandığını savunuyordu. Bu bilgiler ise ırsi genler tarafından sunuluyordu.
Teoriye göre hücreler, bilgiyi kaybetmeleri nedeniyle zaman geçtikçe genlerini tamir edemez oluyorlardı. Genomik hasar ne kadar birikirse, tamir kabiliyetleri de o kadar düşüyordu.
Çalışmada kullanılan ilaç sayesinde enzim aracılığıyla DNA’da yapılan kesikler de bu test içindi. Yapılan testte David’in teorisiyle paralel etkiler görüldü; fareler haftalar içinde tüylerini kaybetti, aylar içinde de kırılganlık ve doku yaşlanması belirtileri göstermeye başladı.
Yaşlanma süreci geri çevrilebildi:
Sonraki aşama ise farelerde yaşlanmanın geri çevrilip çevrilemeyeceğini görmekti. Bilim insanları, bunu test etmek için ‘yaşlı gözüken’ farelere OSK geni taşıyan Adeno ilişkili virüs enjekte etti. Bu karışım, epigenetik yeniden programlamada etkinliği henüz yeni kanıtlanan bir yöntemdi.
Yapılan gözlemlerde farelerin kasları, böbrekleri ve retinalarında; ilk etapta yapılan DNA kesikleriyle oluşan hasar kaynaklı epigenetik değişikliklerin tersine çevrilebildiği görüldü. Bu da bir hayvanın yaşlanmasının “istendiği gibi kontrol edilebileceğini” ortaya koydu.